Sefer tası

Sefer tası

19 Nisan 2012 Perşembe

LÜBNAN

Türkiye'ye yakın bir Arap ülkesi. Hristiyan ve Müslüman nüfus yaklaşık olarak aynı sayıda. Eğlence ve gece hayatı konusunda İstanbul'dan daha gelişmiş olduğu söylenebilir.

Ülke kuzey-güney doğrultusunda başkent Beyrut'u ortalayarak kurulmuş. Alanı oldukça küçük ve genelde yerleşim deniz kıyısında. Net bir örnek verebilirim; Beyrut'tan en kuzeydeki şehre yaklaşık 3-4 saatte gitmiştim.

Eğer trafiğe çıkacaksanız; oradaki sürücülerin genelde ayna kullanmadığını, geceleri uzun farların gözünüzü almasını önemsemediklerini ve Beyrut girişinde trafiğin aynen İstanbul gibi kilitlenebildiğini dikkate alın.




Yemekleri çok güzel. Çok hoş salata ve mezeleri var. Deniz ürünlerinde de gayet başarılılar. Yemek kültürü olarak Antakya ile Ege'nin birleşimine benzetilebilir.









Beyrut'un merkezi Nişantaşı'nı andırıyor. Bu şatafatlı sokakların neredeyse her köşesinde güvenlikler nöbet tutuyor.

Ülkede polis yok denebilir. Tüm güvenlik işlerine askerler bakıyor. Kimi zaman basit bir trafik yönlendirme işi için makineli tüfeklerle askerler geliyorlar. Bu arada ülke içinde belli yollarda güvenlik noktaları var. Geçerken askerler tipinize göre tehlikeli biri olup olmadığınıza karar veriyor.


İnsanlar aşırı derecede kahve tüketiyorlar. Bizde Osmanlı zamanında çay yaygınlaşmadan önceki dönemi andırıyor. Herkes günde birkaç fincan gibi bir ortalamayla Türk Kahvesi içiyor. Yalnız kullandıkları kahve bizim kahvemiz ile aynı değil. Farklı bir çekirdekten yapıyorlar.



16 Nisan 2012 Pazartesi

FAS


Afrika’nın kuzeybatısında yer alan güzel ülkedir. Esasında İslam Krallığı statüsünde olmasına rağmen Suudi krallığına göre çok daha açık görüşlüdür.

Güneyinde Fransızca, kuzeyinde İspanyolca ve Fransızca’nın Arapça ile harmanlanarak konuşulduğunu duyabilirsiniz. Uzun yıllar sömürge olarak kalmanın getirdiği bir durum bu.

Şehirlerde genelde eski yerleşimin olduğu Medina ya da Kısbah denilen bölgelerde her gün pazar kurulur. Bu pazarlarda dünyanın en ucuz “taze sıkma portakal suyu”nu içmek mümkündür. Ancak genelde pazarların kirliliğinden ötürü iştah kaçar.

Marrakech (Marakeş)
Ülkenin güneyinde çöle yakın noktada bulunan efsanevi şehir. Eğlence sektörü çok gelişmiş durumda ama aşırı derecede turizme yönelmiş ve ticarileşmiş. Arap dansözlerin dans gösterileri çok meşhur. Yazın sıcak günlerinde gidilmemesi tavsiye edilir. Aksi takdirde gezi işkenceye dönüşebiliyor.








Casablanca (Kazablanka)
Batıda, çok yönlü gelişmiş bir şehir. Sadece turizm değil, iş hayatı da oldukça hareketli. Okyanus kıyısında çok hoş manzaralara tanık olabiliyorsunuz. Ain Diab’da kıyı boyu yürümeyi, Kısbah dedikleri pazaryerini ve Hassan II Camisini görmeyi tavsiye ederim. Bu camiyi Halfeti’de suya batmak üzere olan camiye benzetiyorum, okyanus kenarında olması sebebiyle.













Tanger (Tanca)
Kuzeyde, Cebelitarık boğazındaki şehir. Yazın bile oldukça serin. Denize yüzmek için değil, deli dalgalarla çarpışmak için giriliyor. Aynı fotoğraf karesine Avrupa, Afrika, Akdeniz ve Büyük Okyanus girebiliyor. Manzarayı doya doya yaşarken, Cafe El Hafa’da Magrip Çayı içmeyi tavsiye ederim.

10 Nisan 2012 Salı

Gaziantep






Güneydoğu’nun en hızlı gelişen şehri. 2009’dan beri sıkça geldiğim şehirde insanların batıya göre sıcakkanlı oluşu en başta dikkatinizi çeker. Epey göç almasına ve hızla şehirleşmesine rağmen halkı hala yardımsever.




Suç oranı oldukça yüksek ama genelde insanlar size karşı yaklaşımlarında yapıcılar. Hatta bir gün kırmızı ışıkta aniden duran bir araca fren tutmadığından ötürü çarptığımda, hata tamamen bende olmasına karşın adam inip benden özür diledi.

İnsanları rahat ama trafiği stresli bir şehir. İnsanlar trafikte çok sabırsız. Kırmızı ışıkta araçlar dururken yayalara yeşil söner sönmez ya da kırmızının sönmesine 4 saniye kaldığında arkadan birileri kornaya basmaya başlıyor. Duraklamaktan nefret ettikleri için, eğer araçlar duruyorsa normalde 2 şeritli olan bir yolda araçlar birbirinin sağına/soluna teğet geçecek şekilde 4 şerit yaratabiliyorlar. Bu yöntemle herkes sıranın önüne yaklaşıyor ama sonunda trafik daha geç açılıyor.  



Burası aslında kışları oldukça soğuk yazları da kurak iklime sahip bir yermiş ve bu nedenle sınırlı çeşitte bitkinin tarımı yapılabiliyormuş.( Fıstık, zeytin…) Ancak yakın zamanda şehrin etrafına yapılan barajla iklimi biraz değiştirmiş, ılımanlaştırmış.

Gezilecek yerlerin başında Bakırcılar Çarşısı civarı var. Ancak arabayla gelindiğinde biraz uzak bir noktada aracı bırakıp yürümek iyi bir tercih olur. Zeugma Müzesi de gezilmesini tavsiye edeceğim ikinci yer. Bu müze, içinde ünlü tarihi mozaikler sergilenen yeni ve modern bir tesis.







Nerede Yenir:
Halil Usta (Zeugma Müzesinin Arkasında)
İmam Çağdaş (Bakırcılar Çarşısı ile Kale arasında)
Sahan (Şirehanı’nda)
Antep’te sayılamayacak kadar çok kebap ustası var. Saydığım yerler en bilinenleri…

Nerede Kalınır:
Şehir merkezinde 4 ve 5 yıldızlı birçok otel var. Her biri başka bir yönüyle tavsiye edilebilir. Yeni kurulan otelleri tercih etmekte fayda var.